Diz Kireçlenmesinde Kök Hücre Tedavisi

Diz kireçlenmesi (artroz)temel olarak diz kıkırdaklarında başlayıp kemik yapıda bozulmaya kadar giden ve eklem fonksiyonlarında kalıcı fonksiyonel kayıplar yaratabilen bir sağlık sorunudur. Diz kireçlenmesi görülme sıklığı kadınlarda ve 50 yaş üzerinde artmaktadır. Yine kilosu fazla olanlarda, dizini çok kullananlarda da daha sık görülmektedir.
Kireçlenmede olay bir romatizmal süreç sonrası kıkırdağın iç yapısında bozulma ile başlar. Ekleme gelen yükü karşılamakla görevli olan kıkırdaklar zamanla incelir ve eklemi oluşturan kemiklere anormal yük gelmeye başlar. Zamanla snovya dediğimiz eklem içini döşeyen zarda olaya dahil olur. Aşırı yükü karşılamakta zorlanan kemik yapılarda sertleşme ve yeni kemik oluşumları ortaya çıkar ki hastalığa adını veren kireçlenme deyimi buradan gelmektedir. Bu durum kendini ağrı ve hareket zorluğu, eklem hareketlerinde kısıtlanma ile gösterir.

Diz kireçlenmesi en sık karşılaşılan romatizmal hastalıklardan biridir. Tedavisi için çok çeşitli yöntemler kullanılmaktadır. İlaç tedavileri, fizik tedavi ve dizi içi ilaç vermek şeklinde yapılan iğne tedavileri en sık kullanılan yöntemlerdir. Anti-romatizmal ilaçların etkileri sınırlıdır. Diz içine kortizon enjeksiyonu etkili olmakla beraber etki süresi kireçlenmenin derecesine bağlı olarak 3 ay ile 1 yıl arasında değişmektedir. Yine diz içine yapılan kıkırdak enjeksiyonları (NA hyalurinat) işe yaramakla beraber ağır vakalarda etkisiz kalmaktadır. Protez cerrahisi ise diğer tedavilerin etkisiz kaldığı vakalarda uygulanması gereken yöntem olmaktadır.

Son dönemde diz başta olmak üzere diğer eklem kireçlenmelerinde biyolojik / hücresel tedaviler kullanılmaya başlanmıştır. Bunlardan göreceli daha eski olan yöntem PRP (platelete rich plasma, trombositten zengin plazma) diğeri de daha yeni olan kök hücre enjeksiyonudur. PRP yönteminde hastanın kanı alınarak özel bir sistem sayesinde trombosit denilen pıhtılaşma hücreleri ayrıştırılır. Hücrelerden zenginleştirilmiş bu serum hastaya genellikle birer aylık aralar ile 3 kez yapılır. Son derece güvenli ve etkili bir yöntemdir. Sadece kireçlenme düzeyi ağır olan hastalarda etkisi sınırlı kalmaktadır.

Kök hücre yönteminde ise hastanın yağ dokusundan ya da kemik iliğinden alınan materyal kullanılarak kök hücre elde edilir. Burada iki farklı yöntem öne çıkmaktadır. İlkinde alınan yağ dokusu ya da kemik iliği materyalindeki kök hücreler özel laboratuvarlarda kültür ile çoğaltılıp saf olarak yapılmaktadır. Ama bu işlem hem uzun süren hem de çok pahalı bir yöntemdir. Diğer yöntemde ise alınan materyal daha kısa süreli işlemlerden geçirilir ve hücre kültürü yapılmadan kök hücreden oldukça zengin hale getirildikten sonra uygulanır. Bu yöntem işlem süresinin daha kısa olması, aynı etkinliğe ulaşılması ve daha ekonomik olması sebebiyle daha çok tercih edilmektedir. Son dönemde yağ dokusundan kök hücre elde edilmesi kemik iliğine göre daha sık kullanılır olmuştur. Bunun en önemli sebebi yağ dokusundan yapılan işlemin kemik iliğinden yapılana göre çok daha kolay olmasıdır. Bu işlem sırasında hastanın genellikle karın bölgesinden 40 ml kadar yağ alınır. Belirli işlemlere tabı tutulurak bu yağ dokusundan içerisinde büyük oranda kök hücre olan yaklaşık 4 ml tedavi materyali oluşturulur. Kök hücrelerinin yoğun olduğu bu sıvı hastanın dizine ultrason görüntüleme rehberliğinde uygulanır. Burada ultrason ile ekleme giriş yerinin tespit edilmesi özellikle eklem aralığı dar olan kişilerde kök hücrelerin eklem içine yapılabilmesi için son derece önemlidir. Enjeksiyon sonrası bazı hastalarda hafif bir ağrı olsada geçici olup bir problem teşekkül etmez. Eklem içine verilen kök hücreler eklemde anti-romatizmal etki oluşturmakta ve kıkırdak tahribatını önleyip kıkırdak yenilenmesini sağlamaktadır. Bu hücreler aynı zamanda lokal doku yenilenmesini hızlandırmaktadır. MR kontrollü çalışmalarda kök hücre enjeksiyonunun kireçlenmede kıkırdaktaki harabiyetin ilerlemesini önlediği gösterilmiştir. Bu yöntemin ciddi bir yan etkisi yoktur. Hafif-orta düzeyde kireçlenmesi olan dizlerde iyilik etkisi 3-5 yıla kadar uzamaktadır. Ağır vakalarda ise etki süresi daha kısa olabilmektedir. Kök hücre tedavisinin ileri düzeyde kireçlenmesi olan ama bir nedenle protez operasyonu olamayan ağır vakalarda bile hastaların şikayetlerini azalttığı gösterilmiştir. Son dönemde PRP ile beraber kullanıldığında daha da iyi sonuçlar alındığı gösterilmiştir.

Kök hücre tedavisi en çok diz için kullanılmakla beraber kalça, omuz gibi diğer büyük eklem kireçlenmelerinde de başarı ile kullanılmaktadır. Burada önemli olan elde edilen kök hücrelerin eklem içine doğru bir şekilde verilmesi, egzersiz ve diğer tamamlayıcı tedaviler ile desteklenmesidir.